Kapalı Alan Korkusu (Klostrofobi) – Köşe Yazısı – 07 Aralık 2023
Klostrofobi... Hepimizin hayatın belli korkuları vardır. Bazılarımız bu korkularla beraber yaşamayı öğreniriz. Bazılarımız ise bu korkuların esiri olur. Hayatını yaşanmaz bir hale sokar.
Klostrofobi... Hepimizin hayatın belli korkuları vardır. Bazılarımız bu korkularla beraber yaşamayı öğreniriz. Bazılarımız ise bu korkuların esiri olur. Hayatını yaşanmaz bir hale sokar.
Klostrofobi, halk arasında kapalı alanda kalma korkusu olarak bilinir ve aslında bir çeşit kaygı bozukluğudur. Klostrofobisi olan kişiler asansör, uçak, kilitli ve penceresiz odalar, mağaralar, tren ve araba gibi kapalı alanlarda bulunmaktan hoşlanmazlar. Klostrofobi semptomları genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde ortaya çıkar. Birçok farklı durum veya duygu klostrofobiyi tetikleyebilir. Bazı durumları yalnızca düşünmek bile tetikleyici olabilir.
Klostrofobiye çocukluk çağında yaşanan çocukluk dönemi travması gibi çevresel faktörler , çocukluk çağında cezalandırma nedeniyle ya da farklı nedenlerle çocuğu kapalı bir odada kilitlemek, ilerleyen yıllarda klostrofobinin gelişmesine neden olabilir.
Bilinmeyen başka bir neden ise klostrofobinin genetik bir hastalık olduğu bulunmuştur. En son 2013 yılında yapılan bir araştırmada, klostrofobisi olan bireylerde GPM6A genindeki bir mutasyonun daha sık olduğu saptanmıştır.
Bir başka nedeni yakın alan ve uzak alan beyin tarafından farklı algılanır. Vücuda yakın veya yaklaşan nesnelere yanıt veren belirli nöronlar vardır. Çoğu insan, yakın uzay nesnelerini görüntülerken sola doğru küçük bir algı önyargısına sahiptir. Önyargı uzak alanlar için sağa kayar. Mesafe arttıkça soldan sağa kayma hızı, yakın uzayın algılanan boyutu için bir belirteç olarak kullanılabilir. Klostrofobi, ‘kişisel alan’ olarak düşünebilen yakın uzaydaki algısal farklılıklardan da kaynaklanabilir.
Kapalı alan korkusu (Klostrofobi)
Klostrofobi, kişinin kendi kendine kapalı alanda kalması ile yani korkusunun üzerine giderek çözebileceği bir durum değildir. Bununla birlikte klostrofobik bireylerin bu durumdan kurtulmaları amacı ile çevresindeki kişiler tarafından kapalı alanlarda tek başına bırakılması doğru bir yaklaşım olmamaktadır. Bu durum tam aksine daha olumsuz sonuçlara yol açabilmektedir. Tedavi yöntemlerinden şöyle bahsedebilirim.
Bilişsel davranışçı terapi (CBT), klostrofobinin ve diğer spesifik fobilerin ve anksiyete bozukluklarının merkezi bir tedavisidir..
İlaç tedavisi, dikkat edilmesi gereken nokta kullandığımız tüm takviyelerin bilgisi verilmelidir. Maruz kalma terapisi, klostrofobi gibi belirli fobiler için yaygın bir tedavidir. Maruziyet tekniği, bir diğer adıyla maruziyet terapisiyle hasta kademeli olarak fobik uyarana maruz bırakılır. Bu teknikte hastada en yararlı başa çıkma becerilerini geliştirmeyi içeren sistematik duyarsızlaştırma amaçlanır.
Sanal gerçeklik, klostrofobi durumunu simule etmek için bilgisayar tarafından oluşturulan bir ortamı kullanmayı içerir. Sanal gerçeklik güvenli olduğu için faydalıdır, tedavi senaryoları klinisyen tarafından kolayca kontrol edilir. Her ne kadar daha fazla araştırılmaya ihtiyaç duyulsa da klostrofobinin tedavisinde sanal gerçekliğin kullanımını desteklemektedir. Klostrofobi ile nasıl baş edebilir?Bir terapist, kişide kaygı arttığında aşağıda sıralanan tekniklerin en iyi şekilde nasıl uygulanabileceğini öğretebilir.
Derin nefes egzersizleri: Kişi nefesini hissetmek için elinin birini karnına koyabilir.
7s ile yukarı veya aşağı sayma gibi uygulamalar
Kaygıyı azaltmaya yardımcı olabilen yollardan biri de görünen, duyulan, dokunulan, koklanabilen ve tadılan şeylere odaklanmak yani beş duyunun kullanılmasıdır.
Sakinleştirici bir iç konuşma da kaygıyı azaltmada işe yarayabilir.
Köşe Yazısı: Gülsüm Yağcı GİTMİŞ