16 Mayıs 2024 Perşembe
SAÇ VE TIRNAK HASTALIKLARI - Köşe Yazısı -11 Haziran 2024
İzmir Çiğli'de Cinayet
Çekirdekten Ağaca - Köşe Yazısı - 16 Mayıs 2024
Sağlıklı Bir Yazın Anahtarı - Köşe Yazısı - 09 Mayıs 2024
İzmir'de taksilere 7/24 takip! Anında harekete geçiliyor
Müdür Yardımcısı Gözde Yoksul: Çocuklar Geleceğin Teminatı - 23 Nisan
Çok bilinen bir tarihi vak’a ile başlıyorum yazıma:
Zamanının en kudretli padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman’ın “Bir devletin yıkılması neyle olur” diye bir soruya kafası takılır ve akıl sahibi insanları makamına çağırtarak onlara sorar ama merakı dinmez.
Zamanının evliyası olan Yahya Efendiye bir name gönderir ve sorunun cevabını ister. Yahya Efendi de bir küçük not yazar ve gönderir.
Kanuni buna çok bozulur ve Yahya Efendinin yanına gider
-” Biz sana çok değer veriyoruz ama sen bizim çok önemli bir sorumuza bile cevap vermiyorsun” diyerek kırıldığını ifade eder.
Yahya Efendi de;
“Padişahım, ben cevabı yazdım okumadınız mı?..”
“Okudum, sadece NEME LAZIM (BANANE) yazıyordu.”
“Padişahım!
İşte cevap odur. Bir devlette NEME LAZIMCILIK (BANANECİLİK) artarsa o devlet yıkılmaya mahkumdur..”
* Aman canım bana ne.
* Ben kendi işime bakarım, başkası beni ilgilendirmez.
* Her koyun kendi bacağından asılır” gibi anlayışlar, sosyal hayatı birlikte yaşayan inancı olan insanlar için kabul edilemez bir bakış açısıdır.
* Bananecilik, egoistlik sadece kendini düşünen insanların yanlış anlayışıdır.
Hepimiz bir nevi hayat yorgunuyuz.
Anlamayan, işitmeyen , görmez den gelen insanların yorgunuyuz, bu yorgunluk fiziksel yorgunluktan daha çok can yakıcı …
Nedendir bilmiyorum, kimse olması gerektiği gibi değil. Vurdum duymazlık almış başını giderken, hayal kırklığı yaşayanların sayısı da azımsanamayacak kadar fazla, her şeyi oluruna bırakıp ve kendini bir kenara çekerek, her şeyden kendimizi soyutlamış durumdayız.
İnsanız ve yaşadığımız hayatı güzelleştirmek, yaşanabilir bir hale getirmek elimizde, ama maalesef nereye dönsek bir şiddet, kadına şiddet, çocuğa şiddet, trafikte şiddet, toplumsal şiddet, göç şiddeti, ekonomik şiddet, her gün gelen zamlar yormaya devam ederken, bir de bunlara duyarsız kalan ve bananecilik yapanlar.
Yazılı ve görsel medyanın haber bültenleri korkunç ve ürkütücü olaylarla dolu, toplum tüm değerleriyle, travma geçiriyor çarşıda, pazarda, işyerinde, okulda dahi insanlar sınırlar da geziyor. En küçük bir tartışma, şiddetle, yaralamayla, cinayetle sonuçlanıyor?
İntihar, boşanmalar, uyuşturucu, fuhuş, gayriahlaki hadiseler saymakla bitmiyor!
Adaletsizliği, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yalana, dolana, hileye, aldatmaya yönelmek …
Lüks ve israf, bananecilik almış başını gidiyor.
Toplumun hem bireysel hem sosyal bünyesine yerleşen bu ahlaki çürümüşlük giderek yaşamı esir alıyor.
Genel itibariyle; maddi bir vesayetin altında maneviyatımızı tükettik!
Bu şekilde herşey olumsuz olunca istibdat, insanları korkutup sindirerek, pasifleştiriyor, duygu ve kabiliyetlerini köreltip işlemez duruma getiriyor. Böylece duyarsız,
“ne kokar ne bulaşır”,
sorumluluk, inisiyatif almaktan kaçan, “Ağrısız başım, kaygısız aşım” diyen ve hiçbir şeyle, özellikle hizmet etmeyen, ülke için çabalamayan, hayırlı bir işin ucundan kıyısından tutmayan ve ilgilenmeyen kişiler topluluğunu oluşturuyor.
İnsanlar bugün birbirlerine hiçbir zaman bakamadıkları kadar çok bakıyorlar sosyal medya üzerinden, baktıkları kadarda aslında birbirlerini görmüyorlar, daha da kötüsü görmek istemiyorlar belki de.
Buna rağmen her şeylerini sosyal medyada dökenler, kendilerin de kalması gereken gizlilikleri de ortaya koyarak, ne kadar bencil olduklarını gösteriyorlar, kendilerini teşhir ederek, insanları biraz farklı durumlara itiyorlar.
Dostluklar, arkadaşlıklar, sevgiler bile bu bananecilikten nasibini alıyor. Çünkü bencillik ve ego o kadar yükselmiş ki, merhabalar yok, komşuluk yok, paylaşım yok, birliktelik yok, arkadaşlık ve dostluk hiç yok.
Herkes birbirine korku, endişe ile kaygı ile bakıyor.
Aslında kültürümüzde olmaması gereken
“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” sözü bu durumu ortaya koyuyor.
Kimse arkasına bakıp da yahu biz nereye gidiyoruz, bu topluma ne oldu, tarihimiz buydu, kültürümüz buydu, aba ecdadımız büyüdüler, coğrafyaları fethettiler, ama ne oldu da bugün küçücük bir coğrafyaya sığdırılmış durumdayız diyen var mı?
Birbirimizi yormak yerine, birbirimizin yorgunluğunu almamız lazım.
Birlikte yaşadığımız bu toprakları, birlikte yaşanabilir bir hale getirmeliyiz.
Sevgi, güven, samimiyet, saygı ve birlikteliği çoğaltmalıyız.
Sevginin olmadığı toplumlar yok olmaya mahkumdur.
Sözün özü;
Sen, ben, o yerine
Biz olup kendimizi, toplumumuzu, neslimizi en güzel şekilde yetiştirip
Kişisel ve toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirirsek bu vatan da huzurla yaşamaya devam ederiz !!!Güzel günler görmek dileğiyle.
Köşe Yazısı: Fethiye Yıldırım
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.