Vefayı bir çokları; Bir Futbol takımı, İstanbul’da bir semtin adından ibaret zannederek vefasızlık ederler.
Halbuki vefa; bir semte, bölge ve binaya hapsedilecek kadar basit bir terim değil, bilakis insanlığın yaratılıp dünyaya gönderilmesi kadar çok önemli bir hadisedir.
Hatta bu dünyanın adının da, vefa dünyası olması gibi bir öneme sahiptir.
Vefa kelimesi
Nostalji’ler arasına girdi.
Her şeyin nostalji’si çıkınca, gerçeklik duygusu tümüyle kayboldu, sanal âlem’de yaşar olduk geçmiş ‘hakiki’ yaşantılarımızı, zamanlarımızı bile orada anıp takipçi kasıyoruz tabiri caizse !
Şimdi vefa’yı bu yeni zamanların moda kavramı, kelimesi ve duyguları arasından kurtarmamız, çıkarmamız için, aradaki her şeyi, yılları, hayatları, anıları, acıları, sevinçleri, her şeyi evet her şeyi unutmamız gerekiyor, çünkü unutmazsak, vefa değil bir semtten, bir kelime olmaktan bile öteye geçemeyecektir.
Hem, Allah aşkına, vefanın olumlu anlamda kullanıldığına ne kadar tanık oldunuz?
Kaç zaman, kaç yerde, kaç kişiden
“çok vefalı” sözünü duydunuz, ben pek duymadım, okumadım.
Amma “ah vefasız”
“hiç vefa yokmuş”
“çok vefasız çıktın”
” sende vefa nerdee” gibi duymadığınız vefasızlık ile ilgili sitem, söz kaldı mı?
Evet, vefa yoktur ya da kalmamıştır, ne vefası? Aklından geçirmekle, iki çift sözle anıp gönül almakla vefa olur mu? Şimdi her şeyin hafif’lediği, hafife alındığı bir çağda yaşıyoruz malesef.
Aşktan ihanete, tutkudan bağlılığa, dostluktan yoldaşlığa, fedakârlıktan inada, tüm duygularda ve değerlerde bir içerik değişimi, öz anlamını yitirme, boyut dönüşümü yaşanıyor.
Vefayı bile reklam ettiklerine bakılırsa, bu hafifleme hayli sürecek ve değerler kaybolmaya devam edecek demektir.
O yüzden bu hafifliğe razı olmaktansa, vefa’lı olmak, vefa’yı anlatmak, yaşayarak örnek olmak , hatırlatmak lazım.
İnsanlık adına yüce bir erdem olarak anlamlandırılan bu kelime, manevi duyguları temsil eder.
Vefalı davranan kişilere ise vefakâr denir. Birden fazla anlama sahip olan vefa kelimesinin diğer anlamları da şunlardır;
* Sevgide bağlılık
* Sadakat
* Kâfi gelme
* Sözünde durmak
* Minnettarlık
* Dostluğu devam ettirmek
Asıl yiğitlik, kusurlu arkadaşla iyi geçinmektir.
Daima onu kendine tercih etmelidir!
Vefakâr olmanın şartlarından biri de, dostun sevmediklerini, düşmanlarını sevmemektir.
Paylaşma kültürü olan bir insan; Annesine, babasına, dedesine, kardeşine, arkadaşına, komşusuna, öğretmenine, amirine, müdürüne, kendisini bugünlere getiren herkese vefa duyar…
Devlet denilen çatı altında, yıllara, cihana meydan okumuş, her zorluğu atlatmış bir devlete karşı insanların atalarımıza, devletine ve milletine vefa borcu vardır.
Kim yolunu yapmış, kim okutmuş, kim hastalanınca bakmıştır onlara karşı vefa …
İnsanı insan yapan vefalı duygulara sahip vefakâr birer insan olmak lazımdır.
Vefalı İnsan…
* Yoklukta yardım elini uzatandır.
* Kötü günde iki eli kanda olsa yetişendir.
* Vefalı insan, her anlamda sevdiğine sadıktır.
* Seni hiç bir gün çıkarı için satmaz.
* Seni kandırmaz.
* Güvenilirdir, tam anlamıyla. emanete hıyanet etmez.
* Çalmaz çırpmaz.
* Zor bulunur, bulunca bırakmayın. Vefalı insan güzel insandır.
Vefanın her bir anlamında bulunan ortak bir özellik, devamlılık, kararlılık. Bir insan, hayatının her safhasında bu özellikleri gösterebilirse vefası bir erdem halini alabiliyor.
Vefalı insan, bağlı insandır; kendini daha da insaniyetli kılan hatıralarına, düşüncelerine, dostlarına bağlılık gösteren kimsedir. Onları bir anda değiştiren, yokmuş, hiç olmamış gibi davranan vefasızdır.
Vefa tam, içten ve sarsılmaz gönül bağlılığıdır. İnsanlar arasında sevgi köprüleri kurar.
Aile içinde, akraba çevresinde ve arkadaşlar arasında en çok değer verilen kişiliğin manevi bir özelliğidir.
Vefakâr insan, karşılık beklemeden dost ve akrabalarının yanında olan insandır.
Vefalı insan, vefasız olanı da hoş görür.
Artıları ile eksileri ile insanları kabul eder.
Vefasız insan ise gönlü fakir olandır.
Kin tutar, kusur arar ve benmerkezcidir.
Mevlâna, vefayı şu sözünde ne güzel ifade etmiş:
Vefa unutmamayı, dostluk sadık kalmayı bilenler içindir.”
Vefa ile ilgili çok bilinen bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum:
Yaşlı bir adam sokakta yürürken bisikletli bir çocuk kendisine çarpmış ve yaşlı adam hafif yaralanmış. Etraftakiler hastaneye götürmüşler. Hemşireler, röntgen çekerek herhangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler. Yaşlı adam huzursuzlanmış; acelesi olduğunu, röntgen istemediğini söylemiş.
Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar. Yaşlı adam, eşinin huzurevinde olduğunu, her sabah onunla kahvaltı yapmaya gittiğini; bugün de gecikmek istemediğini söylemiş.
Hemşireler; “Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz.” deyince; yaşlı adam üzgün bir ifade ile eşinin alzheimer hastası olduğunu, hiçbir şey anlamadığını hatta kendisini de tanımadığını söylemiş.
Hemşireler hayretle; “Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” diye sorunca,
yaşlı adam; “Ama ben onun kim olduğunu biliyorum.” demiş.
Hikâyedeki yaşlı adamın vefasını görüyor musunuz? Kendisini tanımayan eşine ne güzel bir vefa ile bağlı. Bizler de gerçekten böyle miyiz? Her şeye rağmen akrabalarımıza, dostlarımıza, tanıdıklarımıza vefalı mıyız?
Unutulmasın: Vefa ve sadakat, aynı zamanda ahlaktır.
Ahlak gelecekte değil, geçmişte kökleşir, ahlaki devamlılığı içinde doğduğumuz gelenekten devralır, sürdürür ve gelecek nesle aktarır, geliştiririz, yayarız asırlara.
Bunca sözden sonra, artık bana “acımasız”dan daha olumsuz bir kötü insan özelliği nedir diye sorulduğunda, yanlış anlaşılmaktan korkmadan vereceğim cevap “VEFASIZ” sanırım.
Kusursuz insanla herkes geçinir. Asıl yiğitlik, kusurlu arkadaşla iyi geçinmektir. Daima onu kendine tercih etmelidir!
Dostun düşmanı ile birlikte gezmek, düşmanlıkta ortak olmak demektir.
Sıkıntılı anında arkadaşın yardımına koşmalı, “Kara gün dostu” olmalıdır. Şeytan, nefs ve kötü arkadaş, ara bozmaya çalıştığı için arkadaşlığı devam ettirmek zor olur. Bunun için,
“Arkadaşlık ince ve lâtif bir cevherdir. Korunmasını bilmezsen kazaya uğrar!” demişlerdir. Bu cevheri korumak asıl marifet budur, arkadaşta kusur aramamak ve hiçbir hatasını görmemekle olur.
Çünkü kusursuz insan olmaz, kusuru görünce, onu bırakmamalı, demeli ki: ” Bu seferlik affet belki de bilmez Sürçen atın başı hemen kesilmez.”
Vefa’lı olmak bizim elimizde hadi bundan önce yaşadığımız her şeye ve herkese teşekkür ederek, bundan sonra daha vefa’lı bir hayat için güzel izler bırakılamaz.
Köşe Yazısı: Fethiye Yıldırım
GÜNCEL
24 Kasım 2024EĞİTİM
24 Kasım 2024EĞİTİM
24 Kasım 2024GÜNCEL
24 Kasım 2024GÜNCEL
24 Kasım 2024GÜNCEL
24 Kasım 2024GÜNCEL
24 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.