17 Ağustos depremindeki bilgi birikimleriyle şu ankinin çok farklı olduğunu dile getiren Koçak, şöyle devam etti:
“Türkiye‘de bu değerlendirmeyi yaparken iki şeye bakmak lazım. Bir yasal duruma, iki toplumun ne durumda olduğuna. Daha önce ülkemizdeki mevzuatlarda bazı farklılıklara gidildi. Belediyeler kanununda 53’üncü maddede bir değişikliğe gidilerek belediyelerde bu zorunlu hale getirildi. Yine aynı şekilde 6331 sayılı yasa ile afet acil durumlarla ilgili hazırlıklar zorunlu hale getirildi. Bir taraftan toplumsal bilinçlenme arttı. Kamu kuruluşları, sivil toplum örgütleri, Türkiye’de faaliyet gösteren çok büyük şirketler, ekiplerini kurmaya başladılar. Toplumun genelinde bir afet kültürü oluşmaya başladı. Dolayısıyla müdahaleciler bakımından biraz daha bilinçli olundu. Akreditasyon süreçleri yapıldı, sınavlar yapılıyor. Belli standartlar konuldu. Bunu herkes, her isteyen yapamıyor. Bu standartlar doğal olarak bir başarıyı da getiriyor. Herkesin ortak dil kullanmasını sağlıyor.”
Her iki depremi etkisi bakımından karşılaştıran Koçak, “6 Şubat depremi çok geniş bir coğrafyaydı. Marmara Depremi’ni konuşurken Kocaeli ve Avcılar merkezli diyoruz. Fakat 6 Şubat depremi, bütün coğrafyaya neredeyse eşit yayılmıştı. İskenderun’da da Hatay’da da çok büyük yıkım vardı, Antep tarafında da vardı. Marmara Depremi evet bir bölge depremiydi ama yıkım sayısıyla 6 Şubat’taki yıkım sayısı bir değildi. Dolayısıyla çok daha büyük etkisi vardı.” diye konuştu.
Arama kurtarmada bilgi ve teknolojilerin bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla yayıldığına, özellikle arama sistemlerinde çok yeni teknolojilerin olduğuna dikkati çeken Koçak, “Görüntüleme cihazları, hem termaller hem arama kameraları, dinleme cihazları, dronlar, birçok ekipmanda çok ciddi değişimler ve gelişimler oldu. Eskiden kullandığımız hidrolik kesici ayırıcılar 10-15 ton kaldırırken, şimdi 45-50 tona kadar çıkabiliyor. Çok daha küçük ünitelerle bunu karşılayabiliyorsunuz. Bu anlamda bize çok büyük desteği oldu.” diye konuştu.
Kemal Koçak, arama kurtarma açısından en önemli şeyin güvenlik ve zaman olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kurtarma sürenizi belirleyen şey -ki uluslararası ekipler 8 ila 12 saat arasında tam bir arama kurtarma yaparken birçok istatistik var bu 6 Şubat’la ilgili bizim kurtarma süremiz 4 ila 6 saat aynı durumda olan bir kazazede için- bu teknolojik gelişmeler, özellikle iletişim konusunda. Çünkü haberleşme yoksa hiçbir şey yok. Burada çalışıyorsunuz ama kimsenin haberi yoksa çok faydası olmuyor. Bu iletişimi çok güçlendirme yönünde katkıları oldu. Özellikle arama ve lojistik yönünde de çok gelişmeler oldu. Çünkü oraya insanları gönderiyorsunuz. Bir kurtarma ekibi 8, 10, 15, 20 gün çalışıyor, bunun bir lojistiği lazım. Bu alanda da çok büyük gelişimler oldu ve daha komplike bir halde başarı sağlanıyor.”
Dünyada her kurtarılan 100 kişinin 75-80’ini oradaki yaşayanların kurtardığını, profesyonel ekiplerin kurtarma oranının ise 15 ila 20 olduğunu aktaran Koçak, afete hazırlıkta bölgede yaşayan insanların bilgilerinin artırılmasının ve gerekirse küçük ekipmanlar da verilerek bu sürece hazırlanmasının önemini vurguladı.
İstanbul depremine ilişkin AFAD başta olmak üzere Türkiye Afet Müdahale Planı kapsamında oluşturulan hizmet gruplarının topyekun bir hazırlık içerisinde olduğunu belirtti.
Buna yönelik büyük ve küçük gerek masabaşı gerek uluslararası tatbikatlar gerçekleştirdiklerini anlatan Koçak, bunun tamamını öngörüp tek tek her şeyi planlamanın mümkün olmadığını fakat başta AFAD olmak üzere ilgili tüm kamu kurum kuruluşlar, STK’ler ve diğer organizasyonların ne yapacağının belirlendiğini söyledi.
Afetlerde başarının ve afetlere karşı dirençli şehir oluşturmanın birinci ayağının bireylerin bilgili olmasından geçtiğini ifade eden Koçak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Temel afet acil durum bilgilerini herkesin alması lazım. Temel ilk yardım, yangın bilgisi, depremde ne yapacağı, e-devletinden girip toplanma bölgesi, geçici barınma noktası neresi, bu bilgileri almak lazım. Sadece birilerini suçlayarak ‘Bu olmadı?’ ‘Peki sen ne yaptın?’ Bu soruya vatandaşın vereceği cevabın biraz daha dolu olması gerekiyor. Bu eğitimler ücretsiz. Hafta sonu da, hafta içi de var. Sadece kendi sevdiklerinizi kurtarmak için bir adım atmanızı istiyoruz. En azından ne yapmamanız gerektiğini bilirseniz o insanlara daha çok faydanız olur. Çünkü bizler yüzde 20’sini ancak kurtarabiliyoruz. Böylesi büyük bir afette ilk aranan gözler komşular olacak. Komşuluk ilişkilerinin daha gelişmesi lazım, ‘Kim var, kim yok.’ Çünkü yanlış bir ihbar bizi saatlerce uğraştırıyor. Diyor ki ‘Burada şu kişi var.’ aslında o kişi tatilde.”
Megakentin 39 ilçesindeki hastane, okul, toplu yaşam alanı gibi noktalara kurulan ve vatandaşların da arama-kurtarma faaliyetlerine katılabilmesi açısından büyük önem arz eden konteynerler konusundaki farkındalığın artırılması hedefleniyor.
Kocaeli Gölcük merkezli 17 Ağustos 1999’da meydana gelen ve binlerce insanın hayatını kaybettiği Marmara Depremi’nin ardından 2000’li yılların başında İstanbul Valiliği Afet Yönetim Merkezince kentin 39 ilçesine yerleştirilen afet konteynerlerinin sayısı, yaşanan hırsızlık olaylarıyla zaman içinde azaldı. Deprem konteynerlerinin sorumluluğu 2009’da ilçe belediyelerine devredildi.
Hastane, okul bahçeleri, toplu yaşam alanları gibi noktalarda bulunan ve sayılarının artması için çalışmaların yürütüldüğü turuncu renkli konteynerlerin İstanbul’daki sayısı 574’e ulaştı.
İhtiyaç halinde vatandaşların kullanabilmesi için hazırlanan konteynerlerde jeneratör, kırıcı ve delici alet, su tankı, kriko, kazma, çadır, baret, aydınlatma, yangın tüpü, halatlar gibi malzemeler bulunuyor. Ancak konteynerlerin amacı ve işlevi vatandaşlar tarafından yeterince bilinmiyor.
Fatih Belediyesi Afet Yönetimi Birimi Sorumlusu ve Şehir Plancısı Murat Acar, AA muhabirine, Fatih’te 22 deprem afet konteyneri bulunduğunu belirterek, bunların, olası bir afet durumunda vatandaşların içerideki cihazları kullanarak ilk temel müdahaleyi yapmalarına yönelik geliştirildiğini kaydetti.
Acar, her mahallede konteynerler için görevliler oluşturduklarını kaydederek, şöyle devam etti:
“Hırsızlık olayları dolayısıyla ne yazık ki anahtarları vatandaşlarla paylaşmamız uygun olmuyor. Anahtarlar ancak kamu kurumlarının uhdesinde bulunuyor. Görevliler konteyneri açtıktan sonra vatandaşlarımız da kazma, kürek, çekiç gibi basit aletleri kullanabilir. İnsan hayatı söz konusu olduğu için buradaki arama-kurtarma aletleriyle bazı müdahalelere izin verilebilir. Afetlere müdahale profesyonellik gerektiren bir süreç. Bunu, bu konuda bilgi sahibi kişilerin yapmasını arzu ediyoruz. Bununla ilgili hem AFAD hem de Fatih Belediyesi olarak çeşitli projelerimiz var. Vatandaşlarımıza temel arama-kurtarma ve malzeme kullanımı bilgilerinin verilmesini arzu ediyoruz. Vatandaşlarımızı buradaki cihazların kullanımı noktasında bilgilendirmeyi hedefliyoruz.”
Deprem afet konteynerlerinin bilinirliğine ilişkin de Acar, “Vatandaşların birçoğu bunların farkında olmuyor ya da ne olduğunu bilmiyor. Biz bu konteynerlerin görünür yerlerde olmasına özen gösteriyoruz. Konteynerlerin üzerinde bilgilendirici tabelalarımız da mevcut. Özellikle vatandaşlarımızın sık gittiği, bulunduğu yerlerde olmasına dikkat ediyoruz. Güvenlik de çok önemli bir husus.” diye konuştu.
Acar, Fatih Belediyesi olarak tüm mahallelerde afet eğitim faaliyetleri gerçekleştirdiklerini de ifade ederek, bunu daha da yaygınlaştırıp vatandaşları temel bilgilere sahip kılmaya çalıştıklarını sözlerine ekledi.
Kaynak Anadolu Ajansı
GÜNCEL
03 Aralık 2024EĞİTİM
03 Aralık 2024EĞİTİM
03 Aralık 2024GÜNCEL
03 Aralık 2024GÜNCEL
03 Aralık 2024GÜNCEL
03 Aralık 2024GÜNCEL
03 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.